Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Erbaş Cuma namazını Ayasofya Camii’nde kıldırdı. Erbaş, hutbeyi okumak için minbere elinde kılıç ile çıktı. İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırıları konu alan “Rahmet ve Sekinet Müjdesi: İnşirah Suresi” başlıklı Cuma hutbesini okudu. Hutbesinde tüm insanlığa seslenen Erbaş, mazlumun yanında durma çağrısı yaptı. “Bir ferahlık mutlaka gelecektir” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Bizler inanıyoruz ki her hüznün ardından bir sevinç, her sıkıntının ardından bir ferahlık mutlaka gelecektir. Zira Cenâb-ı Hak, peygamberleri ve inananları hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Onları, zalimlerin ve düşmanların insafına asla terk etmemiştir. Hz. Nuh’u tufanın helakinden, Hz. İbrahim’i Nemrut’un ateşinden, Hz. Musa’yı Firavun’un zulmünden, Hz. Yusuf’u zindanın karanlığından kurtarmıştır. Ve nihayet, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’i inkârcıların türlü eza ve cefasından felaha çıkarmış, ona nice fetih kapıları açmıştır” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hutbeyi elinde kılıç ile verdi
Bir rivayete göre Hz. Ömer'in bu geleneği uyguladığını belirten Kazıcı, "Müslüman devletler, bir şehri savaşla fethettikten sonra oranın en büyük yerlerinde kılıçla hutbe okuturdu. Kılıçla hutbe geleneği oranın savaşla fethedildiği anlamına geliyor" dedi.
Osmanlıda da kılıçla hutbeye çıkma geleneği vardı
Kazıcı, Osmanlı döneminde de padişahların tahta çıkma törenlerini cuma günü yaptığını ve padişahların ilk hutbeyi kılıçla okuduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
"Bu, bütün hükümdarlara da ait bir gelenektir. Dini manada herhangi bir özelliği yok ama gelenek olarak bir hatırlatma manasında böyle bir uygulama söz konusudur. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da Ayasofya'da ilk cuma hutbesine kılıçla çıktı. Burada verilen mesaj; Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin yeniden camiye çevrildiğinin bir ifadesi ve fethe bir mesajdır. Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmüş olması sadece Türkiye için değil, bütün bir İslam dünyası için önemli bir gelişmedir."
Tarihçi-Yazar Ahmet Anapalı ise İslam hukukunda savaşta bir yerin anlaşarak teslim alınması durumunda o yerin, camiye dönüştürülmediğini belirtti.
"Ayasofya savaşarak alındığı için kılıç hakkıdır"
Savaşarak alınan yerlere ise devletin zimmetli emaneti muamelesi yapıldığını anlatan Anapalı, "Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u savaşarak aldığı için dilediği bir yeri 'bu benim kılıç hakkım' diyerek ganimetinden sayıp kendi malı yapabilir. Fatih Sultan Mehmet Ayasofya için ganimet olarak 'kılıç hakkım' demiştir" dedi.
Ahmet Anapalı, İstanbul fethedilirken Karagümrük'ten Beyazıt'a kadar savaş yapıldığını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Osmanlı Devleti, bu yerleri savaşarak, sokak sokak aldı. Bu yüzden Karagümrük ve Beyazıt tarafındaki bütün kliseleri camiye çevirdi. Mevcut Balat'taki kliseler ise Osmanlı zamanında yapılan kliselerdir. Kocamustafapaşa'dan Kumkapı'ya kadar olan yerlerde onlarca klise var. Bunların hiçbiri camiye dönüştürülmedi. Çünkü bu bölgeler savaşmadan teslim oldu ve anahtarını verdiler. Bu bölgede bulunan kliselere el koyamazsın hukuki olarak. Ayasofya savaşarak alındığı için kılıç hakkıdır. Bu nedenle cuma hutbesine kılıçla çıkılır."
"Osmanlı adetlerine uygun olarak kılıç kullandı"
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin 86 yıl sonra açılışındaki cuma namazında hutbeye kılıçla çıktığını belirten Anapalı, "Diyanet İşleri Başkanı, Fatih Sultan Mehmet Han'ın kılıç hakkı bir camide hutbe verdiği için İslam hukukuna ve Osmanlı adetlerine uygun olarak kılıç kullandı ve kılıçla hutbeye çıkarak adet ile töreyi devam ettirdi. Ali Erbaş'ın kılıçla hutbeye çıkması 'burayı ben kılıçımla aldım' deyip, orayı fethederken kullanılan silah ve gücü gösteriyor" dedi.