Adana Tarım Platformu Sözcüsü İncefikir: Halk sağlığının korunması için tüm ürünler hasat öncesi sıkı kontrolden geçirilmeli

Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, halk sağlığını korumak için tarımsal ürünlerin üretim aşamasından itibaren titizlikle denetlenmesi gerektiğini vurguladı. İncefikir, hasat öncesi laboratuvarlarda yapılacak sıkı kontrollerle, iç piyasaya sürülen ürünlerin kalitesinin artırılabileceğini ve tüketicilerin güveninin sağlanabileceğini belirterek, "Bu incelemelerin daha çabuk yapılması içinde de hâllerde laboratuvarlar kurulması gerekir” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 10.12.2024 11:17
Haber Güncellenme Tarihi: 10.12.2024 11:17

İhraç edilen portakal, mandalina, domates, incir ve diğer bazı meyvelerin bir bölümünün zirai ilaç kalıntısı nedeniyle geri dönmesi, iç piyasaya da sürülen ürünlerin halk sağlığını tehdit edip etmediği sorusunu yeniden gündeme getirdi. Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, ilkhaber-gazetesi.com'a yaptığı açıklamada, ülkenin tarımsal üretiminde önemli yeri olan Adana'da yetiştirilen turunçgil ve diğer meyve türlerinin, yurt içi tüketimin yanı sıra ciddi ihracat kalemlerini oluşturduğunu söyledi.

Ülkemizin narenciye üretiminin yüzde 90’ının Adana, Mersin, Hatay ve Antalya’da yapıldığını ifade eden İncefikir, "Limon üretiminin yüzde 78,3’ü, greyfurt üretiminin yüzde 91,6'sı, portakal üretiminin yüzde 34'ü, mandalina üretiminin yüzde 47,5'i, turunç üretiminin ise yüzde 66,6’sı narenciyenin ana üretim merkezi kabul edilen Adana ve Mersin'de gerçekleşiyor" dedi.

Narenciye dışında da Çukurova genelinde diğer meyve türlerinde geniş alanlarda üretim yapıldığını anlatan İncefikir, "Bölgemizde üretilen bu ürünlerin bir bölümü iç piyasaya sürülürken, bir bölümü ise ihraç ediliyor.  İhraç edilen portakal, mandalina, domates, incir ve diğer bazı meyvelerin bir bölümünde zirai ilaç kalıntısı gerekçesiyle geri dönüşler yaşanıyor. Gerek üretici, gerek ihracatçı ve gerekse tüketici açısından sıkıntı yaratan bu durum, ekonomik kayıplara yol açıyor” dedi.

İhracattaki geri dönüşlerde, aynı bahçeden hasat edilen ürünün bir kısmının gönderildiği ülkede kabul edilirken, bir kısmının ise geri gönderilmesi gibi durumlarla karşılaşıldığını anlatan İncefikir, “Örneğin geçtiğimiz günlerde Bulgaristan’a ihraç edilen narın bir tırı kabul edilirken, bir tırı ise kalıntı olduğu gerekçesiyle anlamsız şekilde geri gönderildi. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Türkiye’de yapılan analiz raporları her Avrupa ülkesinde geçerli kabul edilmeli. Ürünlerde ilaç kalıntısı olmadığını gösterir raporlara rağmen, bazı ülkelerde politik nedenlerle sıkıntılarla karşılaşılıyor” dedi.

İlaç kalıntısı ile ilgili en ciddi sorunun, iç piyasaya sürülen ürünler konusunda yaşandığına dikkati çeken İncefikir, “Daha önce ilaç kalıntısı ile ilgili analizler belediyelerin laboratuvarlarında yapılırken, bu konudaki yaptırım Tarım ve Orman Bakanlığına geçti. Bir ürün daha tarladayken önce numune alınıp eğer ilaç kalıntısı yoksa daha sonra hasadına izin verilmeli. Her hâlde laboratuvarlar oluşturulmalı ve üretilen tüm ürünler zorunlu olarak hâllere getirilip analizler burada yapılmalı. Pazarcı esnafının, kiraladıkları tarlada ürettiği bir ürünü direk pazara getirip sattığı gerçeğini göz önünde  bulundurursak, halk sağlığının ne kadar tehdit altında olduğunu anlatmaya gerek yok” diye konuştu.

İncefikir, Avrupa Birliği tarafından yasaklanan bitki koruma ürünlerinin Türkiye’de kullanılmaması gerektiğine de dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Hangi ürünlerde pestisit kalıntısı ya da aflatoksin sorunu olduğu, nerede üretildiği, iç piyasada imha edilip edilmediği soruları ne yazık ki cevapsız kalıyor. Yurt dışından ilaç kalıntısı nedeniyle dönen yaş meyve ve sebzeler dayanıklı olmadığı için ya imha ediliyor ya da biyoyakıt olarak kullanılıyor. Ancak incir, üzüm gibi kuru meyvelerde aflatoksin olanların ayıklanarak geri kalanın ise Türkiye’ye sokulduğu iddia ediliyor. Bu konuda vatandaşların içini rahatlatacak açıklama yapılması da gerekiyor. Sonuç olarak hem ülkemizdeki vatandaşların sağlığı hem de ihracatta ekonomik kayıplar yaşanmaması adına daha sıkı tedbirlerin alınmasında yarar var.”