Son dönemde Orta Doğu’da tansiyonun hızla yükselmesine neden olan olaylar zincirinde, İsrail ve İran arasında füze ve hava saldırıları bölgedeki dengeyi ciddi şekilde tehdit ediyor.
İsrail’in İran’ın füze saldırısına karşı 3,5 saat süren 3 dalgadan oluşan misillemede bulunması ve İran’ın buna yanıt vereceği açıklamasının, bölgedeki siyasi ve askeri dengelerin yeniden sorgulanmasına yol açabileceği belirtiliyor.
Bu gerilimin ilk yansımalarının, hem bölgesel hem de küresel güçlerin pozisyonlarını yeniden gözden geçirmesiyle ortaya çıkacağını belirten uzmanlar, İsrail-İran çatışmasının doğrudan etkilerini şöyle sıraladı:
Bölgesel istikrarsızlık: İsrail ve İran arasındaki çatışmanın derinleşmesi, Lübnan, Suriye, Irak gibi ülkelerde var olan çatışma ve krizleri daha da şiddetlendirebilir. İran’ın bölgedeki müttefikleri olan Hizbullah ve diğer Şii milis güçlerinin bu çatışmaya daha aktif şekilde dahil olması, yeni cephelerin açılmasına neden olabilir.
Enerji güvenliği riski: Ortadoğu, dünya enerji kaynaklarının büyük bir kısmına ev sahipliği yapıyor. İsrail ve İran arasındaki çatışma, Hürmüz Boğazı gibi stratejik bölgelerde petrol sevkiyatını tehlikeye atabilir. Bu durum, küresel petrol fiyatlarında artışa yol açarak dünya ekonomisinde dalgalanmalara neden olabilir.
Büyük güçlerin müdahalesi: ABD’nin İsrail’e olan güçlü desteği ve İran’a karşı uyguladığı yaptırımlar göz önüne alındığında, bu çatışma doğrudan ABD ve Batılı müttefiklerin daha fazla dahil olmasını gerektirebilir. Öte yandan, Rusya ve Çin’in İran’a yönelik desteği de bu krizin küresel bir boyut kazanmasına yol açabilir.
İç siyasi ve ekonomik gerilimler: Her iki ülkenin de büyük çaplı askeri çatışmaya girmesi, iç politikalarında ciddi etkilere yol açabilir. İsrail’de güvenlik kaygıları ve İran’da artan ekonomik yaptırımlar, halk arasında hükümetlere olan desteği zayıflatabilir. Bu, her iki ülkede de toplumsal huzursuzlukları tetikleyebilir.
Diplomatik çabalar ve uluslararası tepki: Gerilimin tırmanması durumunda, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar barışçıl çözüm için diplomatik baskı uygulayabilir. Özellikle Avrupa Birliği ve bölgedeki diğer Arap ülkeleri, gerilimin kontrol altına alınması için arabuluculuk girişimlerinde bulunabilir. Ancak, çatışmanın kontrolsüz bir şekilde genişlemesi bu çabaları zora sokacaktır.
Bu değerlendirmeler ışığında, İsrail ile İran arasındaki karşılıklı saldırılar, sadece bu iki ülke arasındaki bir çatışma olmaktan çıkarak, tüm Orta Doğu’yu etkisi altına alabilecek bir bölgesel krize dönüşme potansiyeli taşıyor. Hem bölgesel hem de küresel aktörlerin bu duruma vereceği yanıtların, önümüzdeki dönemde Orta Doğu’nun kaderini belirlemede kritik rol oynayacağı değerlendirliyor.