TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#röportaj

İLKHABER-Gazetesi - röportaj haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, röportaj haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Biorezonans tedavisi yaygınlaşıyor Haber

Biorezonans tedavisi yaygınlaşıyor

Günümüzde sıkça duyduğumuz bir yöntem Biorezonans. Alerjiden kansere, sigarayı bırakmadan obeziteye kadar birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor ve yan etkisi bulunmuyor. Bu yönüyle etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Peki tam olarak nedir Biorezonans? Bu soruyu da Biorezonans Uzmanı Doğanay Kürkçü’ye sorduk. RÖPORTAJ: MURAT YILDIRIM Biorezonans yöntemi günümüzde birçok hastalığın tedavisi için kullanılıyor. Peki nedir tam olarak biorezonans? Biraz fizik kurallarına bakmak gerekir. Rezonans titreşim demektir. Bio ise canlı demektir. Kelime anlamı ile canlının titreşimi, yani frekansıdır. Evrende var olan her şey enerjidir. Madde enerjinin yoğunlaşmış halidir. Fizik kurallarına göre her enerjinin bir frekansı vardır. Dolayısıyla her maddenin de bir frekansı vardır. Vücudumuzda bir maddedir. Her bir organımız, her hücremiz hatta onları oluşturan moleküller ve atom bileşenleri de kendilerine has frekansa sahiptir. Her bir yapıtaşı kendine has frekansa sahip olmakla birlikte birbiri ile büyük bir uyum içinde bulunur. Bu uyum hangi etkenleri bozabilir?  Bu uyumu pek çok etken bozabilir. Örneğin; toksinler, virüsler, bakteriler, parazitler, mantarlar, ağır metaller, bilgisayar, cep telefonu v.b. cihazlar sebebi ile maruz kaldığımız elektromanyetik kirlilik, stres ve negatif düşünce kalıpları frekans uyumunu bozabilecek etkenlerdendir. Biorezonans insana biyofizik üzerinden bakıyor ve her hücrenin birbirinden farklı frekanslarını tespit edebiliyor dolayısıyla fizyolojik frekans ve patolojik frekansı ayırt edilebiliyor. Biorezonans yöntemi ile 6000 üzerinde patolojik frekans taranarak; alerji, toksin, virüs, bakteri, parazit, kanser hücresi, elektromanyetik kirlilik gibi patolojik frekanslar tespit edilebiliyor. Hastalıkların alt yapısında yatan bu etkenler temizlendiğinde engeller kaldırılmış ve iyileşme süreci başlamış oluyor. Biorezonans ile yapılan vücudun iyileşme gücünün önündeki taşları temizleyerek iyileşme mekanizmalarını güçlü bir şekilde çalıştırmaktır.. Biorezonansla hangi hastalıklara müdahale edilebilir? Biorezonans Tedavisinin En Sık Kullanıldığı Hastalıklar Şunlardır: Kronik ve Akut Alerjiler: Egzama Kontakt Dermatit Alerjik Cilt Lezyonları Ürtiker Alerjik Astım Alerjik Bronşit Saman Nezlesi Alerjik Konjuktivit Ağrı Tedavisi ve Migren Ağrılı Eklem Hastalıkları (kireçlenmeler) Ağrılı Omurga Problemleri (bel-boyun fıtığı, kireçlenmeler) Spor Yaralanmaları Ağrılı Romatizmal Hastalıklar Baş Ağrıları ve Özellikle Migren Ameliyatlar sonrasında geçmeyen ağrı durumları Sebebi tam olarak anlaşılamayan ağrı durumları Ağrılı Adet Dönemleri Bağışıklığın Güçlendirilmesi Geçirilemeyen Sistitler Geçirilemeyen veya tekrar eden enfeksiyonlar Bağışıklığın düşmüş olduğu durumlar Genel Sağlığın İyileştirilmesi – Detoksifikasyon Ameliyat Sonrası İyileşmenin Hızlandırılması Mide Barsak Sistemi hastalıkları (gastrit, kolit vb) Kronik Yorgunluk Sendromu Bağımlılık Tedavileri Nörolojik hastalıklar(Alzheimer, MS, ) Otizm Kanser hastalıkları ve şu an sayamadığımız hemen tüm hastalıklara destekleyici ve tamamlayıcı terapiler düzenler. Kanser tedavilerinde biorezonansdan faydalanabiliyor muyuz? Kanser tedavisinde biorezonansdan etkin bir şekilde yararlanabiliyoruz. Herkesin bildiği gibi kanser tedavisinin aşamaları vardır. Cerrahi yöntemle kanserli dokunun alınması, radyoterapi ve kemoterapi den oluşan bu aşamalarda;  biorezonans desteğinden faydalanabiliyoruz. Hiçbir yan etkisi olmayan bu terapi yöntemi klasik tıp nosyonu içinde uygulanan bu tedavilere entegre edilebiliyor. Entegratif olarak kullanılan biorezonans yöntemi hastalığın seyrini olumlu etkiliyor. Peki bunun bir yan etkisi yok mudur? Biorezonans tamamlayıcı bir tıp yöntemi olup hiçbir yan etkisi yoktur. Biorezonans terapilerinde amaç hastanın bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Ameliyatın etkileri, kemoterapi ve radyoterapi yan etkilerini biorezonans ile vücuttan uzaklaştırabiliyoruz. Kemoterapötik ajanlar vücuda girdikten sonra karaciğerde işlenir ve metabolit oluşur. Bu toksik metabolitin ve  Radyoterapi  sonrası ölü hücrelerin hızlıca vücuttan uzaklaştırılması gerekir. Biorezonans bu  atılımı hızlandırır Böylelikle ilaç tedavisinin zararlı kısımlarını elimine ederek, yarattığı   sinerji  ile tedaviyi destekler. Hastalık seyrinde zayıflamış olan immün sistemin güçlendirilmesi gerekir.  Biorezonans burada devreye girerek bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıkla mücadeleye katkı sağlar. Doğanay Kürkçü kimdir? 1966 doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Konya’da tamamladım. 1992 yılında tıp fakültesinden mezun olduktan sonra Düzce Yahyalar Köyü’nde 1 yıl mecburi hizmet yaptım. 1993-2001 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatta çalıştım. 2002 yılında İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda başladığım Adli Tıp Uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra 2006 yılında Adalet Bakanlığı Adana Adli Tıp Grup Başkanlığı’nda çalışmaya başladım.2014 yılında emekli olup Adli Tıp Kurumu’ndan ayrıldım. 22 yıllık doktorluk mesleğimde modern tıbbın tedavilerde, sadece belirtilerin ortadan kaldırılmaya çalışılması ve kalıcı tedavi seçeneklerinin olmaması alerjik bünyeli bir doktor olarak her zaman  dikkatimi çekti. Bizler geleneksel okul tıbbı uygulayıcısı doktor olarak sadece hastalıkların belirtilerini baskılamaya çalışıyor, hastalıkların gerçek tedavilerini sağlayamıyorduk. Klasik tıp öğretileri içindeki teşhis yaklaşımları ve tedavi uygulamalarının yetersizliğinin verdiği rahatsızlıklarla 2013 yılından itibaren "Tamamlayıcı Tıp" alanlarında çalışmalar yapmaya başladım. Türkiye'de Biorezonans biliminin kurucusu Dr. Zeynep Sümer Karabey'in önderliğinde tamamlayıcı tıpla ve biorezonans sistemi ile tanıştım. 2014 yılında hastalarıma daha güvenli ve etkili gelişmiş tedaviler sunabileceğim özel kliniğimi kurdum. Halen özel kliniğimde hastalarıma şifa sunmaya çalışıyorum. Evli ve bir çocuk annesiyim.

"Yolcu otobüsü şoförleri 5 yılda bir uyku testine alınsın" önerisi Haber

"Yolcu otobüsü şoförleri 5 yılda bir uyku testine alınsın" önerisi

ANKARA (AA) - BURCU ÇALIK - Ankara Etlik Şehir Hastanesi Uyku Bozuklukları Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Hikmet Fırat, uykuda solunum bozukluğu hastalıklarının uzun yol şoförlerinde 2-3 kat daha fazla görüldüğüne dikkati çekerek, özellikle yolcu otobüsü şoförlerinin pilotlarda olduğu gibi 5 yılda bir uyku testinden geçirilmesini önerdi. Fırat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, trafik kazalarının en önemli nedenleri arasında gösterilen uyku bozukluklarının uzun yol şoförlerinde sık görüldüğüne dikkati çekti. Uykuda solunumun geçici olarak durmasına neden olan uyku apnesi sendromunun en sık karşılaşılan uyku bozukluğu hastalığı olduğunu ve bunun beden kitle indeksi yüksek kişilerde daha çok ortaya çıktığını anlatan Fırat, bu kapsamda, 2016'da yapılan yasal düzenlemeyle ehliyet alacak veya ehliyetini yenileyecek beden kitle indeksi 33'ün üzerindeki tüm kişilere uyku testinden geçme zorunluluğunun getirildiğini anımsattı. Bu sistemin etkin olarak işlediğini vurgulayan Fırat, ayrıca sağlık taramalarında uyku apnesi teşhisi konulan kişilere de tedavi görmeye başladıkları ve fayda sağlandığının tespit edilmesinin ardından ehliyet onayı verildiğini söyledi. "Uykuda solunum bozukluğu hastalıkları şoförlerde 2-3 kat daha fazla" Prof. Dr. Fırat, "Uyku apnesi genellikle kilolu, göbek, boyun çevresi geniş olan kişilerde ve 40 yaş üzeri erkeklerde karşımıza çıkıyor. Bu profile en çok uyan gruplar arasında özellikle uzun yol şoförleri yer alıyor. Uykuda solunum bozukluğu hastalıklarının görülme sıklığı normal popülasyona göre uzun yol şoförlerinde en az 2-3 kat daha fazla." bilgisini paylaştı. Bu nedenle özellikle yolcu otobüsü şoförlerinin hem kendi sağlıkları hem de taşıdıkları yolcuların güvenliği için düzenli uyku testinden geçirilmesinin önemine işaret eden Fırat, pilotların herhangi bir beden kitle indeksi, hastalık tanısı veya şikayeti şartı bulunmadan her 5 yılda bir uyku testinden geçmesi gerektiğine dikkati çekti. - "Pilotlar gibi uzun yol şoförleri de belli sıklıkta uyku testine alınmalı" Prof. Dr. Hikmet Fırat, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir pilot nasıl 200-300 kişinin hayati sorumluluğunu üstleniyorsa yolcu taşıyan uzun yol şoförleri için de aynı durum geçerli. Dolayısıyla yolcu otobüsü şoförlerine aynı pilotlara uygulandığı gibi 5 yılda bir uyku testine girme zorunluluğu konulmasında fayda olacağını düşünüyorum. Şu an sadece beden kitle indeksi 33'ün üzerinde olan kişilerin ehliyet alma ve yenileme süreçlerinde uyku testi zorunluluğu var. Özellikle yolcu taşıyan uzun yol şoförlerinin aynı pilotlarda olduğu gibi beden kitle indeksine bakılmaksızın 5 yıl gibi belli sıklıkta uyku testine tabi tutulması uyku kaynaklı trafik kazalarının önüne geçmek açısından da sağlıklı bir önlem olacaktır."

ANKARA  -  Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, depremlerde yıkılan cemevlerini yeniden inşa edecek Haber

ANKARA - Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, depremlerde yıkılan cemevlerini yeniden inşa edecek

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : - Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi yeni başkanlık binası - Alevi-Bektaşi yayınları - Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Ali Arif Özzeybek ile röportaj Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, depremlerde yıkılan cemevlerini yeniden inşa edecek - Başkanlık, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta yaşanan depremlerde Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya ve Gaziantep'te yıkılan 4 cemevinin yeniden yapılması, Hatay, Adana ve Osmaniye'de hasar gören 3 cemevinin onarılması için çalışma başlattı - Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Dr. Ali Arif Özzeybek: - "Deprem konusunda büyük bir felaket yaşadık, gündem şu an tamamıyla değişti. Yıkılan, tadilat olması gereken cemevleri var, yıkılanların yerine yenisi yapılacak" ANKARA (AA) - SEFA ŞAHİN - Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Dr. Ali Arif Özzeybek, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerde yıkılan 4 cemevini yeniden inşa edeceklerini, hasar gören 3 cemevinin ise tadilat ve onarımını yapacaklarını bildirdi. Depremlerde Adıyaman'ın Yaylakonak beldesi, Kahramanmaraş'ın Pazarcık, Malatya'nın Akçadağ ve Gaziantep'in Yavuzeli ilçelerindeki 4 cemevi yıkıldı, Hatay'ın İskenderun, Adana'nın Ceyhan ve Osmaniye'nin merkez ilçelerinde ise 3 cemevi hasar gördü. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, depremlerde yıkılan cemevlerinin yeniden yapılması ve hasar görenlerin tadilatı ve onarılması için çalışma başlattı. Başkanlık, zemin etüt çalışmalarının ardından yapılacak yeni cemevlerinin bazılarını aynı ilde farklı yerlerde inşa edecek, hasar görenleri ise onaracak. - Taleplerin yüzde 85'i karşılandı Ali Arif Özzeybek, AA muhabirine, halihazırda temeli atılan cemevleri olduğunu söyledi. "Deprem konusunda büyük bir felaket yaşadık, gündem şu an tamamıyla değişti. Yıkılan, tadilat olması gereken cemevleri var, yıkılanların yerine yenisi yapılacak." diyen Özzeybek, zemin etüt çalışmalarının sürdüğünü, bazı projelerin farklı yerlerde yapılmasının söz konusu olduğunu ifade etti. Özzeybek, 2021'de Kültür ve İçişleri Bakanlığının koordinasyonunda yürütülen Milli Birlik ve Beraberlik Çalışması kapsamında 58 ildeki 1585 cemevini ziyaret ettiklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Alevi Bektaşi toplumunun beklentilerini rapor haline getirerek sunduklarını belirtti. Bu kapsamda cemevlerinin bakım, onarım, yol, su ve aydınlatma gibi 8 bin 600'ün üzerindeki talebin yüzde 85'inin karşılandığını aktaran Özzeybek, Başkanlığın talepleri karşılamaya devam edeceğini söyledi. Özzeybek, Alevi Bektaşi toplumuna yönelik iletilen konulardan birinin de "kurumsal muhataplık" olduğunu, bu sorunun giderilmesinde Başkanlığın kurulmasıyla önemli bir aşama kaydedildiğini vurgulayarak, Başkanlığın bünyesinde 1 başkan, 2 başkan yardımcısı, 5 daire başkanlığı ve danışma kurulunun da olduğu 186 personelin görev yapacağını bildirdi. - 80 Alevi-Bektaşi kültür ve cemevi uzmanı alımı yapılacak Başkanlığa sözlü sınav sonucuna göre sözleşmeli 40 Alevi-Bektaşi kültür ve cemevi uzmanı alımı yapılacağını hatırlatan Özzeybek, şöyle devam etti: "6 ay sonra 40 kişi daha alacağız. 80 uzman görev yapacak. Bu uzmanlar hem sahada çalışma yapacaklar hem de Alevilik-Bektaşilik ile ilgili materyaller üretecek. Bu alanda master ve doktora yapmış arkadaşlarımız için devlette bir kariyer uzmanlığı oluşturulmuş olacak. 30 Mart Cuma günü itibarıyla müracaatlar başladı. 2 haftalık bir sürecimiz var. Şartları taşıyan arkadaşları değerlendirdikten sonra sınava tabi tutacağız. Bir aylık süreç içerisinde bu işlemleri bitirmiş olacağız. İlgili lisans bölümünden mezun olma, Alevilik ve Bektaşilik üzerine master veya doktorasını bitirmiş olmak veyahut bu alanda makale, kitap, görsel yayın yapmış, kamu kurumlarında bu alanlarla ilgili çalışmış olma şartı aranacak. Ağırlıklı olarak Alevilik Bektaşilik üzerine master ve doktora yapmış olanlar müracaat edebilecek." Özzeybek, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla pek çok alanda işbirliği yapılacağını ve yurt dışında da çalışmaların yapılmasının planlandığını kaydetti. - Danışma Kurulu üyeleri belirlendi Görev alanındaki çalışmaları değerlendirmek ve önerileri Başkanlığa sunmak üzere Danışma Kurulu kurulacağına değinen Özzeybek, şu bilgileri verdi: "Danışma Kurulu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle atanacak. Kurul üyeleri belirlendi. Şu anda atamayı bekliyoruz. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı'nın da dahil olduğu kurul 12 kişiden oluşuyor. Bunun bir kısmı akademisyen, diğer taraftan da 'kanaat önderi' dediğimiz cemevi dedeleri, ocak sahibi olan, alan üzerinde uzun yıllardır çalışmış olan kişilerden oluşacak." - Cemevlerinin talepleri doğrultusunda "cemevi önderi" görevlendirilecek Özzeybek, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Başkanlığa 1800 kişilik kadro tahsisi yapıldığını hatırlatarak, cemevlerinin talepleri doğrultusunda "Alevi-Bektaşi Cemevi Önderi" de görevlendirilebileceğini ve talebin gelmemesi durumunda tasarrufta bulunulmayacağını vurguladı. Alevi Bektaşi toplumunun çok sayıda talebi olduğunu ve taleplerin karşılanması konusundaki çalışmanın büyük oranda kabul gördüğünü aktaran Özzeybek, şu ifadeleri kullandı: "Cemevine bir atama söz konusu değil. Talep etmeleri doğrultusunda hizmet yapıyoruz. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı teolojik bir kurum değil. Burası hizmet kurumu. Cemevlerinin daha iyi hizmet yürütebilmesi için iletilen talepleri devlet adına yerine getirerek, vatandaşlarımıza daha güzel hizmet sağlanması amaçlanıyor. Başkanlığın sınırları belirli. Çok farklı anlamlar yüklüyorlar, böyle bir şey söz konusu değil. Sadece destekleyici ve daha iyi hizmet verilebilmesi, etkin ve verimli olabilmesi için devletin üzerine düşen görevi yerine getirmesidir. Bazı marjinal gruplar, Başkanlığın kurulmasını anlamak istemiyorlar veyahut 'Kayyum atanıyor', 'Dedeler oraya atanacak', 'Cemevlerine müdahale' şeklinde yanlış yorumluyor. Böyle bir şey söz konusu değil. Bu tamamen ihtiyaca yönelik atılmış adım. Genel anlamda büyük bir kabul var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa kapısında 'T.C' yazan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı isimli bir kurum kuruldu. İşe bu açıdan bakılması gerekiyor. Büyük bir adım. Bu çalışmaları yaparken çıkan eksikliklere yönelik mutlaka daha fazla yapılacak işlemler olabilir. Hem Alevi hem Sünni kardeşlerimizden 'çok geç kalınmış bir adım' olarak değerlendiren çok sayıda kişi var. Burası bir hizmet alanı. Bu kurumun biraz daha zamana ihtiyacı var ama büyük işler yapacağını düşünüyorum." - Yaz etkinlikleri düzenlenecek Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde geçen yılın kasım ayında kurulan "Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı", Alevi-Bektaşi kültürünün araştırılması ve cemevleriyle ilgili iş ve işlemleri yürütecek. Ankara Kızılay'da Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan Başkanlık binasının bahçesinde Hacı Bektaş Veli'nin "Bir olalım, iri olalım, kardeş olalım." sözü yer alıyor. Başkanlık binasında Alevilik-Bektaşilik kültürüne ilişkin eserler sergileniyor, ihtisas kütüphanesinin oluşturulmasına ilişkin çalışmalar sürüyor. Başkanlık, yaz itibarıyla çeşitli programlar düzenlemeyi hedefliyor. Bu kapsamda gençlere yönelik kamp, gezi programı, senfonik konser ve UNESCO'nun 2023 yılını "Aşık Veysel'i Anma ve Kutlama Yılı" ilan etmesi dolayısıyla çeşitli etkinlikler yapılacak.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.